Son zamanlarda sıkça karşılaştığım bir cümle var, sadece içindeki bir cümleyi hatırlıyorum: "Herkes yirmili yaşlarında yürekten ağlıyor."


Aslında yirmili yaşlardan çok daha fazlası. Yetişkinliğin her aşaması parçalanıyor, tek değişen ağlama şekli. Gözyaşları ya derin gece uykusuzluğuna dönüşüyor, ya da gündüz sebepsiz bir sessizliğe, ya da kalpte süregelen bir sızı ve sebepsiz bir panik haline.

Bir insan yetişkinlik eşiğine adım attığında, kaderin karmaşası tarafından geri dönülmez bir şekilde çekilir. Sistem tarafından itilir, sorumluluklar tarafından bağlı kalır, arzular tarafından parçalanır, gerçeklik tarafından eğitilir.
Kaygı ve acı, en doğal ifade biçimleridir.
Herkes ömrü boyunca sadece kendi açgözlülüğü, öfkesi, cehaleti ve çılgınlığıyla mücadele eder. Asla peşinden koşmaktan vazgeçmezler, ancak sürekli olarak neyi aradıklarının anlamını sorgularlar. Çoğu insan nihayetinde uzlaşmayı ve geri adım atmayı seçerken, çok az sayıda insan gerçeği yüzleşmeyi göze alır ve hatta çöküşün eşiğinde ölmeyi seçerek hayat bulur, böylece gerçekten kendilerini kurtarırlar. Acıdan kaçmazlar, aksine acıyı aşarak her şeyi kendilerine mal ederler ve yeniden doğuş için bir ateş haline getirirler.

Hatta ben bile, bu sisin içinde uzun zamandır mücadele ettiğimi ve çıkış yolunu göremediğimi kabul etmek zorundayım. Lise yıllarımda tarih okurken, bir dönemin tozunun sıradan insanların üzerine düşmesinin büyük bir yük olduğunu çoktan anlamıştım.
Zaman karmaşası, bu her an peşimizde olan korku, herkesin başının üzerinde Demokles'in kılıcı gibi asılı duruyor; kılıcın yansıması ise korku ve çaresizlik içindeki genç yüzleri gösteriyor.
Ama tam da bu kapsamlı çöküş hissinde, insanlar en gerçek uyanıklığa sahip oldular.

Tüm hayallerin soyulduğu, "çalışırsan başarılı olursun" masalının tamamen yıkıldığı anda, gerçek yetişkin uyanışı yeni başlıyor. Nihayet anlıyoruz ki, hiçbir dönem bizim için yol vermeyecek, hiçbir sistemin altın parmağı bizi kurtarmak için harekete geçmeyecek.

Tek yapabileceğimiz, kaosun içinden kendi yönümüzü netleştirmek, küllerin arasından inancın zayıf ışıltısını yeniden bulmak, bu yolun belirsizliğine alışmak ve tekrar tekrar deneme ve başarısızlıkla yavaş yavaş kendimize ait ritmi bulmaktır.
Zamanın fırtınaları ne kadar karanlık olursa olsun, yine de kendimiz için küçük ama kararlı bir deniz feneri olabiliriz.
#Yirmi yaşından sonra hayat sanki hızlandırma tuşuna basılmış gibi
View Original
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
  • Reward
  • Comment
  • Share
Comment
0/400
No comments
  • Pin
Trade Crypto Anywhere Anytime
qrCode
Scan to download Gate app
Community
  • 简体中文
  • English
  • Tiếng Việt
  • 繁體中文
  • Español
  • Русский
  • Français (Afrique)
  • Português (Portugal)
  • Bahasa Indonesia
  • 日本語
  • بالعربية
  • Українська
  • Português (Brasil)